
Bir İnsan ve Birkaç Kitap
18 Temmuz 2024
Acı mı Dedin!! Hadi Ordan! Devam Etme…
26 Temmuz 2024Arkadaşlar selam,
Ü lkemizdeki ve dünyadaki gündem o kadar hızla değişiyor ki tam birine layıkıyla üzülecekken🙃 bir başkası kendini göstererek, ötekinin önemli olma ve önemli kalma hakkını yiyor sanki, işin şakası bir yana artık hiçbir şeyin anlamsal bir önemi yok, herşey oldu bitti sanki, belki de olmadı bitti, kötü bir oyun, izlemek zorunda bırakıldığımız, biletlerin bedeli var ve oyunu izlemek zorunlu gibi...birileri sadece konuşuyor, diğerleri de sırf birşeyler söylemiş olmayı kendine iş bilip çığırtkanlık yapmaktan öteye gidemiyor, herşeyin anlamı, içi boşaltıldı, her birimizin de az çok katkısı!!var sanki bu ikiyüzlülükte...
Ö rneğin diyelim, meslektaşımız Atalay olayında bile hukuki olmaktan ziyade, tamamen siyasi taraflaşmaya hizmet ediyoruz sanki hepimiz. Anayasa md.83 e göre hak edilen siyasi dokunulmazlık hakkı, md.14 yer alan özgürlüklerin kötüye kullanılmaması şartına bağlı, anayasalar bildiğimiz gibi çerçeve, öz ve önemli kuralları belirler ayrıntılar diğer kanun vs.mevzuatla belirlenir, Atalay davasında, ne Anayasa Mahkemesi ne de Yargıtay 3.Ceza Dairesi'nin 14.maddeyi hukuka uygun olarak yorumlaması bana göre mümkün değil, madde ancak siyasete uygun olarak yorumlanabilir, çünkü maddenin lafzı hukuka değil, siyasete uygun. Anayasa' nın değiştirilmesi zaten yıllardır gündemde, Anayasa nın işlevsiz kısımları elbette değiştirilip çağa uygun hale getirilmelidir ancak öz, varoluş değerleri -eğer kaldıysa tabi- yok edilmeyip geliştirilmelidir, ama benim asıl söylemek istediğim şu ki, bir Anayasa değiştirilecekse, bunun nasıl yapılacağı belirlidir!! Devletin en önemli iki yargı kurumu olan Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi bu siyasi kutuplaşmanın içine girmemelidir. Bizler bugün Yargıtay şunlardan, Anayasa Mahkemesi bunlardan derken biraz utanmalıyız sanki, o kurumlara değil kendimize hakaret ettiğimizi anlamalı, okuyup anlayıp kendi düşüncelerimizi ve farkındalığımızı oluşturup, dedikodu, cehalet ve kutuplaşma kazanında kaynadığımızı anlayıp, her gün biraz daha kendi yok oluşumuzu, nedeninin farkında bile olmadığımız boşluk ve kaygı duygularımızın artışını izlemek yerine, cehaletimizi azaltacak orjinal, kendimize has, kendimize ait yollar bulmalıyız, önce kendimize sonra ülkemize ve dünyamıza bu şekilde hizmet edebiliriz...
Saygılarımla,
Av.Yelda Kayhan