
Feel in the Blanks
15 Temmuz 2024P ara denilen şey, ister kaydi, ister kağıt isterse de değerli maden olsun, tüm dünya ekonomik sisteminin, kötülük ve yanlışlıklarını, "enflasyon" adı altında bizlere gösteren bir canavardır. Para, "duygusal" bir nesne olmasından ziyade "göreceli değerde" bir nesnedir..Kimisi, bir gecede bir yemeğe 5 milyon verir, bir diğeri 5 milyona bir ev alır.., yemeğe 5 milyon veren, 5 milyonluk bir eve 5 milyon vermez, çünkü onu beğenmez ve almaz, 5 milyona ev alan da 5 milyonluk evi bir süre sonra beğenmez, fazlasını ister. Az sayıda kişi ise akıllıdır, bireysel ya da organize bir akıl ve tutumla, tüm bu "göreceler" ile oynayarak enflasyon olarak adlandırdığımız bu fazlalıktan sürekli kar ederler.. Sadece tüketim açısından para ya da hizmetin değeri bu şekildeyken, üretim araçlarının da görece değerine değinmek gerekir, bir hizmet ya da malın değeri de görecelidir. 21.yüzyılda ne yazık ki üretim artık, buğday verdik, şeker aldık ile örneklendirilemeyecek kadar karmaşıktır. Sanayi toplumu ve kapitalist düzen o kadar çok büyümüştür ki, örnek vermek gerekirse, bir akvaryum "bu sistem ise" sistemdeki bozukluğu, ifade eden, akvaryumun dibine çöken artıkları toplayan çöpçü balıkları, artık, doymuştur, patlamak üzere olup bir anda tüm yediklerini kusacak ve bir anda tüm sistemi, maalesef. zorunlu olan bir karanlığa bulayacaktır, ta ki, yeni bir kaynak bulununcaya kadar…
Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus error sit voluptatem accusantium doloremque laudan tium, totam rem aperiam, eaque ipsa quae ab illo inventore veritatis et quasi architecto beatae vitae dicta sunt explicabo. Nemo enim ipsam voluptatem quia voluptas sit aspernatur aut odit aut fugit, sed quia consequuntur magni dolores eos qui ratione voluptatem sequi nesciunt. Neque porro quisquam est, qui dolorem ipsum quia dolor sit amet, consectetur, adipisci velit, sed quia non numquam eius modi tempora incidunt ut labore et dolore magnam aliquam quaerat volup tatem. Ut enim ad minim veniam, quis nostrud exercitation ullamco laboris nisi ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis aute irure dolor in reprehenderit in voluptate velit esse cillum dolore eu fugiat nulla pariatur. Excepteur sint occaecat.
Ü retim-tüketim-para-enflasyon ilişkisi bağlamına bir başka açıdan bakıldığında ise yakın bir gelecekte, yapay zeka, 3D printer..vs ile üretim..gibi teknolojik değişiklikler ile en uç noktada belki bir hapla besleneceğiz, belki Matrix filmindeki gibi "mavi hap-kırmızı hap" hangi gerçekliği istiyorsak onu yaşayacağız, kim bilir, -belki de "birileri bilir!!!-. Bu bağlamda, önce bazı filmlere şaşırırız, bu mümkün olamaz diye, sonra bir bakarız ki olmaz denilen şey olmuş…
2 0 ile 21.yüzyıl arasında sıkışıp kalmış teori ve düşüncelerimiz, insanoğlunun, çektiği ve çektirdiği sıkıntıların azalmasına etken olabilecek mi, yoksa Neitzche den meşhur hale gelmiş söylemle, üst bilinçte bir insanlık mı hasıl olmalı, bahsi geçen metaforik akvaryumun yeni kaynağının ana elementi bir üst insan mı olmalı..bilinmez...bilinmesi de gerekmez, belki doğası gereği, belki de konfor alanını beslediği için, "tüm sistemin" negatif yanlarını dahi pozitif hale çevirebilecek bir farkındalığı önce kendimiz için sağlamalı ve bunları paylaşmalıyız. .Kişisel gelişim kitaplarında anlatıldığı üzere, bireysellik, özgürlük, farkındalık, kendin olma, kendini bilme..gibi söylemleri, sadece kapitalizm ve genel olarak her türlü kitle iletişim araçlarındaki teknolojik değişimlerin, insanlığı kandırma şekli olarak açıklarsak, onları da idealize etmiş oluruz, oysa kişisel gelişim, farkındalık çok önemli bir konudur. Bu hayatta ne "Diyojen" ne de "Napolyon" olmaya gerek yoktur, belki de her şeyin olduğu gibi olması yeterlidir, örneğin farazi olarak, kendimizin azıcık dışına çıkıp baktığımızda, gördüğümüz şey, halen biz isek,….öteki olan şey belki de ...azalacaktır..
N ot 1: "Hunger Games" filmini izlediğim günden itibaren korkular içindeyim dermişim, küçük bir varlıklı sınıf, eski Roma’ daki gladyatör oyunlarındaki gibi, yiyerek, içerek, bir oyun izlemekteler…..ormanda zor koşullarda hayatta kalmaya çalışan bir grup insan acılar içinde ölürken, bu izleyici kitle, çok eğlenir, filmin sonunda herkes ölmez, birbirine aşık bir oğlan ve kız hayatta kalır, sevgi ve aşk kazanır yani, örneğin gladyatör oyunlarında, izleyici halktır, izlenilen, birbiriyle kavga ettirilen, kaslı- güçlü esir ya da köle erkeklerdir, ya da, güçlü boğa-esir/köle insan, kavga ettitilir, bir tarafta acıdan ve yok edilmekten haz duyan halk, diğer tarafta bunları alışık oldukları acıyla yemleyen kral ve ekibi…yüz yıllar sonra "Hunger Games" filminde bu bağlamda değişen ne var.. artık baş kaldıracak bir halk olmadığı için ormanı da, bu yarıştırılan insancıkların kafesi metaforiğinde görürsek, artık bir Roma kralı değil, dünya kralları, tüm dünyanın diğer insancıklarını bu ölüm oyununda yarıştırıyor gibidir, halen zevk alarak.. "Hunger Games" filminde neyse ki, sonunda herkes ölmedi, herkes kazanmadı, “aşıklar-iyiler” kazandı...tipik Amerikan filmi olduğu için " belki de geleceğin habercisi bağlamında" korkmaya gerek yok, belki de var..., belki birileri her şeyi biliyor, belki birileri bir şeylere çok inanıp ya da çok olmasa bile aynı şeye topluca yüzyıllardır inanıp evrenin rezonansını bozuyorlardır...kimbilir...
N ot 2: Adalet nedir, hak ve hakkaniyet nedir, bunlar cümle içinde kullanılan kendileri kısa, anlamları yüce kelimeciklerdir..Geçmiş çağ düşünürlerinin çoğu, çok zorlu ortamlarda yaşamışlardır, üstün sınıfların gücüne karşı koyanların kellesi gitmiştir çoğu zaman...bazen de amaç sadece ya düşünürün kendi kendisi, ya halkı ya da kralı için bir erdem üretmesi gerekliliğinden ortaya çıkmıştır, bir sonuca varamayan, birilerini maddi-manevi "beslemeyen" bir düşünce kimin işine yarar ki sonuçta.. Herkeste ruh ve zeka vardır değişen oranlarda ancak birileri düşüncelerini daha iyi yazıyor, anlatıyor..çiziyor söylüyor..diye onun bu eylemlerini, insanlık erdemi haline getirmenin lüzumu var mıdır..İnsanların %99,9 u.. öylece oldukları gibi, olan gibi olağan duramazlar, boşluğa düşerler. "Being There" filmindeki gibi sadece "olmak" olamazlar. "Olmak ya da olmamak" durumunda olmak zorundadırlar..Bu düaliteyi aşan var mıdır acaba, "Guru Osho:" dışında..:))
N ot 3: Farkındalığını yükseltemeyen insan, bir sonraki trene bile değil, değişen istasyonun ilk trenine yetişemeyecektir, .kimse tamamen hiçbir şeyi bilemez..ancak sanki gerçek/hakikat parçacıkları, her şeyin içinde-dışındadır. Bana göre en güzel eserler; en sade ancak bir bakışta bir şekilde kişiyi içine çekebilen şeylerdir- her ne olursa olsun.- .Sanatçının ayrıcalığı yaratıcı olmasındadır.ancak yaratıcılık asla olmayan bir şeyi yoktan var etmek demek değildir.. Farkındalığını gösterme yetisi gelişmiş kişiye sanatçı denir bence...
Bildiğim tek şey ise hiçbir şey bilmediğimdir.
N ot 4: Tecavüz kaçınılmazsa, kaçmak-gerekir…